© WWW.CILTUZMANI.COM Copyright © 2007
[ciltuzmani.com]. All rights reserved
Uzmanından en tarafsız kaynak.
Cinsel Yolla Bulaşan
Hastalıklar
Bazı ülkelerde ayrı bir dal olsa da birçok ülkede dermatoloji
ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar kombine edilmiştir. Bu
hastalıklar: Sfiliz, Gonore, AIDS, Klamidya enfeksiyonu, Pelvik
inflamatuar hastalık, Vajinitis, Şankroid, Viral siğiller, Genital
Herpes Simplex ve Hepatitis C, Vulval ve perianal dermatozlar,
penil ve skrotal dermatozlardır. Bu hastalıkların bir kısmı için
en önemli bulaşma yolu iki insanın cinsel nitelikli yakın teması
iken (genital siğil, herpes simpleks, vajinit gibi), diğer bir
kısımı ek olarak kan yoluyla (AIDS ve hepatit B'nin virüsü
taşıyan kanın nakledilmesiyle bulaşması gibi, anneden
bebeğine henüz doğmadan frengi bulaşması gibi) ve cinsel
ilişki dışındaki yakın temasla da bulaşabilmektedir (anneden
bebeğine doğum esnasında ya da doğum sonrasında emzirme
ve bakım esnasında bulaşan genital siğil, herpes simpleks ve
aile içinde günlük yaşam koşullarının paylaşılması sonucu
bulaşan hepatit B gibi).
Sfiliz ( Frengi)
Trepenoma pallidum denen bir etken tarafından
oluşturulan bir hastalıktır. Cilt belirtileri 3 safhada
görülür. Nadiren doğum sırasında yada kan transferi ile
gelişebilse de asıl bulaşma yolu cinsel ilişkidir.
Primer Şankr: Cinsel ilişkiden yaklaşık 3 hafta sonra
ağrısız ülsere düğme şeklinde bir kabarıklık gelişir. Bu
lezyon genellikle temas yeri olan genital bölgededir.
Ancak bazen oral ya da anal bölgede de olabilir.
Bölgesel lenf bezleri büyümüştür. Eğer tedavi
edilmezse de 6 hafta içinde bu safha kendiliğinden
geçer. Kan tetkikleri 4.haftaya kadar temizdir. Ancak
yaradan (şankr) alınan örneklerde bakteri görülebilir.
İkinci safha: ilk yaranın çıkmasından 4-12 hafta sonra
başlar. Gövde kol ve bacaklarda, avuç içleri ve ayak
tabanlarında ufak pembe bakır renkli kaşıntısız çok
sayıda ufak kabarcıklar bazen güve yeniği gibi saç
dökülmesi oluşur. Ama çok farklı şekillerde lezyon
oluşturabilir. Genital bölgede siğil şeklinde ya da
kabarcık şeklinde lezyonlar fark edilebilir. Tedavi
edilmez ise 1-3 ayda kaybolur. Kan testleri
(RPR,TPHA,VDRL)pozitiftir.
Üçüncü safha:(tersiyer safha) Genellikle yıllar
süren belirtisiz gizli bir dönem sonrası tedavi edilmemiş
sfiliz hastalarının %40'ında geç lezyonlar gelişir. Yüzde
ve sırtta bazen kabuklanmalarla birlikte görülen
yuvarlak şekilli ağrısız nodüller. Deri altında
granulamatöz gom denen lezyonların oluşturduğu,
yüzde boyunda ve baldır bölgelerinde yaralar ve yara
izlerinden oluşan bir görüntü vardır. Ancak asla tam
olarak iyileşmezler. Kalp ve damar sistemi ve sinir
sistemi de tutulmuş olabilir.
Birinci ve ikinci safhada hastalık, 10 gün süre ile
procain penisilin veya tek doz 2,4 milyon ünite
benzatin penisiln tek doz verilerek tedavi edilir.
Penisilin alerjisi varsa tetrasiklin, doksisiklin,
seftriakson yada ertromisin kullanılabilir. Hasta diğer
genital yolla bulaşan hastalıklar yönünden
değerlendirilmeli ve yakından izlenmelidir.2 yıl süre ile
6 ayda bir serolojik testleri ölçülür
Yumuşak Şankır (Şankroid, Ulcus Molle)
Gelişmekte olan ülkelerde düşük sosyoekonomik
durumda ve kötü hijyen koşullarında yaşayan sünnetsiz
erkeklerde daha sık görülür. Belirti vermeyen yaraları
ve birden çok cinsel eşi olan kadınlar önemli
kaynaklardır. HIV'ın (AIDS) heteroseksüel yolla
yayılımını kolaylaştırır. Hemophilus ducreyi adlı
bakterinin etken olduğu hastalık zemini kızarık ufak
kabarık bir lezyon olarak kendini gösterir. Lezyonun
etrafı kırmızı bir halka ile çevrilidir, yumuşak tabanlı bir
delik ile nekrotik bir ülser şeklindedir. Lezyon aşırı
hassastır ve lezyonların %50'sinde iltihabi lenf bezi
şişliği (bubo) vardır. Bunun değişim göstererek
sonunda ağrılı sert olmayan bir zeminde gri ölü bir zarı
olan çevresi şiş yaralar halini alır. Genellikle 1-3 adet
yara olur. Ağrılı idrar, vajinal akıntı ya da kanama,
kasıklarda şişkinlik, meme ve parmaklarda da tutulum
görülebilir.
Ağrılı kasık lenf bezi şişliği de tipiktir. Tek taraflı yada
çift taraflı olabilir. İlerleyip fluktuasyon(dalgalanma)
veren apse haline gelirler (bubo).
Tanı mikroskopta balık sürüsü görünümlü
bakterilerin görülmesi, kültür (%70-80 duyarlı) ve
karanlık alan mikroskopisi ile konur. Serolojik kan
testleri yapıldığında HIV ve sifiliz; dermatolojik testler
yapılarak kanser dışlanır. Tek doz oral 1 g azitromisin
(veya ceftriaxone) tedavi edicidir. Eritromisin de
kullanılabilir, daha ucuzdur. Yedi gün sonra kontrole
çağrılır. Cinsel eş de tedavi edilmelidir.
AIDS "Acquired Immune Deficiency
Syndrome"
Bu hastalık HIV (Human Immune Deficiency Virus) adı
verilen virüsün cinsel ilişki, virüsü taşıyan kanın
nakledilmesi, virüsü taşıyan bir hastanın vücut
salgılarıyla temas sonucu bulaşabilir.
Vücuda giren virüs bağışıklık sistemini zayıflatarak
veya etkisiz hale getirerek çeşitli fırsatçı enfeksiyonların
ve belli kanser türlerinin ortaya çıkmasına neden olur.
Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız
olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar
belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride
tekrarlanan uçuk, pamukçuk, yara ve lekeler, nedeni
bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo
kaybı, ishal, öksürük, tüberküloz, akciğer hastalıkları
gibi belirtiler ortaya çıkar. Kişide bu belirtilerin ancak
birkaç tanesinin bir arada bulunması durumunda AIDS
düşünülebilir. Kaposi sarkomu ve bazı lenfomalarda,
HIV infeksiyonunu düşündüren önemli belirtilerdendir
İlk temastan kanda virüsün saptanmasına kadar
geçen süre 6 ay, ilk belirtilerin ortaya çıkmasına kadar
geçen süre ise 10 yıl olabilir. Şu an için AIDS
hastalarının tam olarak iyileşmeleri mümkün
olmamakla beraber virüsün yayılmasını kısmen
durduran, fırsatçı enfeksiyonları önleyen çok sayıda ilaç
vardır. Bu sayede AIDS hastalarının yaşam süreleri
artmaktadır. Ancak bu ilaçlar çok pahalıdır. AIDS aşısı
çalışmaları da devam etmektedir. HIV ile enfekte
kişilerin büyük çoğunluğu (%95) gelişmekte olan
ülkelerde yaşamaktadır. HIV ile enfekte toplam nüfusun
% 70’i Sahra altı Afrika da yaşamaktadır. Çocukların
yaklaşık % 90’ına virüs doğumda veya daha sonra
anne sütüyle bulaşmaktadır. Bu çocukların da % 90’ı
Sahra altı Afrika da yaşamaktadır. Risk grupları
incelendiğinde, ilk sırada erkek eşcinseller daha sonra
İV uyuşturucu bağımlıları yer almaktadır. AIDS
Türkiye’de ilk defa 1985 yılında ortaya çıkmış ve ülkede
yayılmaya başlamıştır. HIV virüsü ile enfekte olduğunu
düşünerek test yaptırmak isteyen kişilere, temastan 3
ay sonra test yaptırması önerilir. İki kez yinelenen ve
ELISA ile pozitif bulunan kan örneklerinde, “ilave
testler” ile durumun kesinleştirilmesi gereklidir. Bu
amaçla en sık başvurulan test “Western Blot”
doğrulama tekniğidir; yeterli özgüllüğe sahip olan bu
teknik ile pozitifliğinin doğrulanması, kişide Anti-HIV
antikorları bulunduğunun kesin kanıtıdır.
Gonore (Bel Soğukluğu)
Neisseria Gonorrhoeae denen bir bakteri tarafından
oluşturulan bu hastalık, belirtili yada belirtisiz olarak
enfeksiyon yapabilir.
Erkeklerde çoğunlukla belirti vermez. Belirtili olanda,
ağrılı idrar yama, sık idrara çıkma ve ilişkiden 2-6 gün
sonra kötü kokulu iltihaplı akıntı başlar.
Kadınlarda ayrıca adet düzensizliği ve karın ağrısı da
eşlik edebilir. Pharyngeal (Genizde) ya da anal bölgede
gelişirse buraya ait semptomlar görülebilir ya da belirti
vermeyebilir.
Tanı akıntının incelenip bakterilerin görülmesi ile konur.
Kadında tedavi edilmediği taktirde pelvik inflamatuar
hastalığa ve infertiliteye (kısırlık) neden olur.
İnfertilitenin sebebi epididimit ve üretral yapışmadır.(
yani idrar ve meni yolunun tıkanması) Gonokoksemi
(bakterinin kana yayılması)nadir görülür. Görüldüğünde
ise ateş eklem iltihabı ve eklemler çevresinde,
ayaklarda, ellerde, yaygın küçük püstüller (deri içinde
küçük iltihap alanları) görülür. Bu başka bakterilerinde
yapabildiği bir tip septik vaskulittir(damar iltibabı).
Tedavide komplike olmayan vakalar ağızdan tek doz
400mg cefixime veya tek doz 125mg IM Ceftriaxone
veya kas içine tek doz 2gr spektinomisin veya ağızdan
500mg Ciprofloksasin tek doz ile tedavi edilir.
Pharyngeal olanları tedavi etmek daha zordur.
Tedaviden 4-7 gün sonra kültür yapılarak kontrol
edilmelidir. Gonoreden şüphelenilen hastalar benzer
hastalık tablosu oluşturan Chlamydia ve Mikoplazma
bakterileri yönünden de değerlendirilmelidir.
Cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olan kişinin hastalığın
olduğu zaman içinde daha önce ilişkide bulunduğu
kişilere durumu bildirmesi ve bu kişilerin de kontrolden
geçmeleri için uyarıda bulunması; tedavi bitene kadar,
doktorun belirlediği süre içerisinde hiçbir cinsel
aktivitede bulunmaması ya da doktorun izniyle
prezervatif koruyuculuğu altında ilişkide bulunması
partnerlerine ve topluma karşı en önemli
sorumluluğudur.
Genital Siğiller (g.kondilomlar) ve Rahim
ağzı (cervix) kanseri
Human papilloma virus (HPV) adı verilen virüsün cinsel
temasla genital bölgeye
yerleşmesi sonucu
oluşan değişik sayı ve
büyüklükte kitlelerdir.
Kadında erkeğe göre
daha sık belirti verir.
Kitleler çok ufak
olabileceği gibi, çok
sayıda kitlenin birleşmesiyle adeta karnabahar şeklini
olabilirler. HPV çok bulaşıcı bir virüstür ve cinsel
birleşme olmaksızın yalnızca genital bölgelerin yakın
teması ve ortak tuvaletlerden bile bulaşabilir. Verrüsü
olan kişilerle cinsel ilişkiye giren kişilerin yaklaşık %60
ına da siğilin bulaştığı düşünülmektedir. Siğiller
genellikle temastan yaklaşık üç ay sonra ortaya çıkar
ancak yıllarca hiç ortaya çıkmayan siğiller de olabilir.
İngiltere’de yapılan çalışmada 16 yaşından küçük genç
kadınların % 10 unda bir veya daha fazla HPV
virüsüne rastlanmıştır.
Genital siğillerin Komplikasyonları
Nelerdir?
Kanser: HPV virüsün bazı tiplerinin kanserojen
(kanser yapıcı) özelllikler taşımaktadır. Kanserojen
özelliği olan alt tipler bazen kondilom yapmadan sessiz
bir şekilde vücuda girerler. Bu virüsleri taşıyan
erkeklerde penis kanseri riski, kadınlarda da serviks
(rahim ağzı) kanseri riski artmıştır.
Gebelik Sorunları: Gebe kadınlarda idrar yollarına ait
sorunlar olabilir. Bazen doğum yolu darlığına neden
olabilir. Nadiren de olsa çocuğun solunum yollarını
tıkayacağı için operasyon gerektiren "laringeal
papilomatosis"e neden olabilir. Gebelik hormonlarına
bağlı genital siğillerin sayısı artabilir büyüyebilir veya
kanayabilir.
HPV aşısı: HPV virüsünün tipinin
saptanması
Kanserojen bir tip olup olmadığını, ayrıca yapılacak
aşının diğer tiplere karşı koruma sağlayıp
sağlamayacağını belirler. Micro array chip” testi ile
sonuçlar 4 günde öğrenilebiliyor. HPV nin 105 çeşidi
var bunların yalnızca 18 tanesinin kanserojen. 2007
başında Türkiye’de kullanımı onaylanan aşı, en sık
kanser yapan 6,11, 16 ve 18. cinslere karşı koruma
sağlıyor. İkinci doz ilk dozdan en az 1 ay sonra ve
üçüncü doz ikinci dozdan en az 3 ay sonra
uygulanmalıdır.
9-26 yaş arası kadınlar, aşının uygulanabileceği
grubu oluşturuyor. İleri dönemlerde 26 yaş üstü
kadınlar ve erkekler için de kullanılması planlanıyor. Aşı
hastanın yakalandığı tipe karşı korumuyor.
Ancak yine de halen bulaşmamış olan tiplerden
koruyucu etkisi nedeni ile öneriliyor.
En sık enfeksiyon yapan alttipler kanserojen etkileri az
ve daha çok kitle oluşumu şeklinde belirti veren 6 ve
11 tipleri olmasına karşın HPV tanısı konmuş bir
bireyde diğer alt tipleri de sessiz bir şekilde
bulunabilir. Bu yüzden bu enfeksiyonu taşıyan
kişilerin dermatologların tavsiyesine göre hareket
etmelerini gereklidir.
Bu tür risk taşıyan kadınlar kadın doğum uzmanlarına
3-6 ayda bir pap smear testi yaptırarak cervix
kanseri yönünden kontrolden geçmelidir.
Tedavi
Kondilomların tedavisinde kitlelerin cerrahi yöntemle
çıkarılması, koter yardımıyla yakılması ya da
kriyoterapiyle dondurulması, losyon şeklindeki çeşitli
ilaçlarla "eritilmesi" yöntemleri tek başına ya da
birlikte uygulanabilir. Ancak lezyonları tümüyle ortadan
kaldırmak ve tekrar oluşma riskini azaltmak zordur.
Tedavi sırasında mutlaka hastanın cinsel partneri de
tedavi edilmelidir.
Genital ülser yapan hastalıklar
Cinsel yolla bulaşan ve erkek ve kadında genital
bölgede ülser (yara şeklindeki lezyon) oluşumuyla
belirti veren hastalıklar arasında en sık Herpes
Simpleks enfeksiyonu (genital "uçuk" hastalığı) ve sifiliz
(frengi) görülür. Daha az görülen genital ülser
hastalıkları şankroid, lenfogranuloma venereum ve
granuloma inguinaledir. Genital bölgede ülser behçet
hastalığı, kanser, ilaç alerjisi, pemfigus (su
toplamalarıyla giden bir hastalık) gibi nedenlere bağlı
olarak da görülebilir
Genital Herpes Simpleks Enfeksiyonu
(genital "uçuk" hastalığı)
Hem ABD’de hem
de dünya çapında
genital herpes çok
yaygındır. 1970'ler
ile 1990'ların başı
arasında, genital
herpes
enfeksiyonu olan Amerikalı oranı % 30 lara ulaştı,
maalesef en büyük artış ergenlik çağlarındaki kişiler
arasındaydı. En son çalışmalarda en azından 12
yaşında ve daha büyük 45 milyon kişide bu
enfeksiyonun olduğunu gösteriyor. Bu, her 3 kişiden
birinin enfekte olduğunu gösteriyor.
Genital herpes, dudak çevresinde görülen uçuk
hastalığına benzer lezyonların çok sayıda ve grup
halinde ve daha şiddetli belirtilerle genital bölgede
ortaya çıkmasıdır. Dudak uçuğuna yol açan Tip 1
Herpes Simpleks virüsü HSV 1 tarafından
oluşturulabileceği gibi daha sık olarak cinsel temasla
geçen HSV 2 tarafından oluşturulur. Uçuklar kişi
enfekte olduktan 4-7 gün sonra ortaya çıkar. Genital
herpes çok bulaşıcı cinsel bir hastalıkdır ve herhangi bir
seks biçimi veya cinsel ilişki ile yayılır. Genital herpesin
tedavisi yoktur. Oral herpesi olan biri ile cinsel ilişkiye
giren kişinin de genital herpes riski vardır. Dokunma
cinsel ilişki ve öpüşme virusun yayılmasına neden
olabilir
Virüs bir kez vücuda yerleştiğinde belli dönemlerde
tekrarlayıcı enfeksiyonlara yol açar. Enfeksiyon ilk
başladığında lezyonların hem ağrısı hem de süresi daha
uzundur, zamanla ağrıların şiddeti ve sıklığı azalır. Bu
enfeksiyonun en önemli tarafı gebelik döneminin
sonlarında ortaya çıktığında, doğum kanalından bebeğe
bulaşarak bebekte ciddi sinirsel hasarlar ve ölüme
neden olabilmesidir. Aktif enfeksiyon varsa bu nedenle
sezaryen ile doğum gerekir.
Dermatoloji &
Estetik
Dermatoloji