© WWW.CILTUZMANI.COM Copyright © 2007
[ciltuzmani.com]. All rights reserved
Uzmanından en tarafsız kaynak.
Cilt Enfeksiyonları
Deri dış ortamda bulunan pek çok bakteri mantar,
virus ve toksinle sürekli temas halindedir. Deri
epidermis, dermis ve cilt altı yağ dokusundan oluşur.
Cildin en üst tabakası epidermis 1 mm’den daha
incedir ve damar içermez. Epidermisin hemen
altındaki dermiste, kan ve lenf damarları,
fibroblastlar, ter ve yağ bezleri ve kıl follikülleri bolca
bulunur. Cilt altı yağ dokusu, hem darbelere karşı
tampon, hem de bir enerji deposu görevi üstlenir.
Deri altında bir fasiya kas dokusu ile deriyi
birbirinden ayırır. Derinin birçok, immünolojik
fonksiyonu mevcuttur. Deri yüzeyinde, kalıcı bir flora
ve geçici birçok mikroorganizma yaşamaktadır.
YÜZEYEL DERİ ENFEKSİYONLARI
(PİYODERMİLER)
Primer yüzeyel deri enfeksiyonlarına Piyodermi adı
verilmektedir. Piyodermiler en sık olaraki beta-
hemolitik streptokoklar ve Staphylococcus aureus
tarafından oluşturulur. Piyodermiler normal cilt
üzerinde meydana gelen bakteriyel enfeksiyonlardır.
Eğer mevcut bir cilt enfeksiyonu üzerine gelişirse
“sekonder enfeksiyon” olarak tanımlanır.
Folikülit
En sık S. Aureusun neden olduğu bakteriyel kıl
follikülü enfeksiyonudur. Gram negatif basiller,
mantarlar ve virüsler de hastalığa neden olabilir.
Sistemik bulgu yoktur sadece kıl çevresinde 2-5
mm çapında kızarık bir alan vardır. Follikülünün giriş
bölgesinde kabarık küçük bir püstül mevcuttur.
Çoğu zaman spontan iz bırakmadan iyileşebilir.
Çocuklarda saçlı deride, erişkinlerde koltukaltında,
sakal bölgesinde, kalçada, kol ve bacaklarda görülür.
•
Sycosis barbae , derin bir follikülittir. Sakal
bölgesinde follikül çevresinde görülen bir
inflamasyondur. Yayılıp kronikleşmemesi için
tedavi edilmesi gereklidir. Lokal antibiyotikli
pomadlar yeterli olabilir. Eğer yaygın enfeksiyon
var ise sistemik antibiyotikler gerekebilir.
•
Mantarların oluşturduğu dermatofitik follikülit
de görülebilir. Farkı kıllarda dökülme görülmesi,
püstülden çok süpürasyon ve granülomatöz
lezyonlar olmasıdır. Bölgedeki kıllar hassas
değildir ve koparılması ağrıya neden olmaz.
•
Kaplıca, sıcak su küveti, havuz gibi
kaynaklardan bulaşan, Pseudomonas
aeruginosa’nın neden olduğu bir folikülit
görülebilir. Vücudun nem oranı yüksek
yerlerinde sık görülür. Sıklıkla dış kulak yolu,
meme areolası enfekte olabilir. Ağrı ve kaşıntı
olabilir. Çoğu zaman enfeksiyon kendini sınırlar.
Tekrarlayan follikülitler olabilir. Follikülit nadiren
fronküle dönüşebilir. Tedavi için bölge temizlenir,
antibiyotikli pomad kullanılır. Komplikasyon yoksa
sistemik tedavi gerekli değildir.
Fronkül ve Karbonkül
Fronkül kıl follikülü enfeksiyonudur ve follikülitin
dermisten deri altı dokulara doğru ilerlemesi ile
küçük apseler oluşur. Çıban veya kan çıbanı olarak
da isimlendirilir. Vücudun kıllı bölgelerinde sıklıkla
sürtünme ve terlemenin çok olduğu herhangi bir
yerde de oluşabilir. Ense, yüz, koltukaltı ve kalça en
sık görüldüğü yerlerdir. Başlangıçta dermiste sert,
hassas ve kırmızı bir şişlik olarak başlar, sonra
yumuşar yayılır, ağrılı apse karakterini alır. Kendi
haline bırakıldığında, püstüle olur hafif kanlı, pürülan
olan akıntı boşalarak iyileşir. Fronküloz sık
tekrarlıyor ise S. aureus taşıyıcılığı araştırılmalıdır.
Kalabalık yaşam alanlarında ve aile içerisinde
salgınlara neden olabilir. Bu tür yerlerde
Klorhekzidin banyoları, ayrı havlu ve çarşaf kullanımı
ve taşıyıcılar yönünden tarama yapılması
gerekmektedir. Birden çok fronkül yayılıp birleşirse
karbonküller oluşabilir. Karbonkülde büyük, ağrılı ,
şiş yumru şeklinde kızarık lezyonlar vardır. Fronkül
ve karbonkülde etken çoğunlukla S. aureus’tur.
Ancak bazen Mycobacterium furunculosis’e bağlı
salgınlar da bildirilmektedir. Aşırı kilo, steroid
kullanımı, nötrofil fonksiyon bozuklukları ve şeker
hastalığı olan kişilerde daha sık görülür. Yaygın
fronküllerde ve tüm karbonküllerde ateş , lökositoz
mevcuttur.
Enfeksiyon eğer yüz ve ağız kenarında ise venöz
drenaj yolları nedeniyle kavernöz sinüs trombozu,
bakteriyemi ve metastatik enfeksiyon gibi
komplikasyonlara neden olabilir.
Risk Faktörleri
Karbonkül ve fronkülü olan bir kişi ile yakın temas
hastalığa yakalanma şansını artırır. Kötü hijyen,
diyabet, zayıflamış bağışıklık sistemi, dermatit,
böbrek hastalığı, karaciğer hastalığı, tıraş ve cilt
hasarı yapan diğer nedenler risk faktörleri olarak
kabul edilmektedir.
Tedavi
Bazen tedavide ağızdan alınabilen veya cilde
sürülebilen antibiyotiklere ihtiyaç duyulur.Gerekirse
ağrı kesiciler kullanılabilir. Normalde reçetesiz ilaçlar
yeterli olabilir.
Bazen derin veya büyük karbonküllere cerrahi
müdahale gerekir. Karbonkül bir neşter veya iğne ile
doktor tarafından drene edilebilir. Bir karbonkülü
kendiniz boşaltmaya kalkarsanız, enfeksiyonun kan
dolaşımına ve vücuda yayılmasına neden
olabilirsiniz.
Ağrıyı ve enfeksiyon yayılma riskini azaltmak için
evde günde birkaç kez temiz, nemli bir bez koyup
15 dakika bekletebilirsiniz. Bu daha hızlı
boşalmasına yardımcı olacaktır. Anti bakteriyel sabun
ile cildinizi temiz tutulması önemlidir. Bir Karbonküle
dokunulduysa eller yıkanmalıdır. Eğer ameliyat
geçirdiyseniz sıklıkla sargıları değiştirilmelidir.
Bir karbonkül, genellikle medikal tedaviye iyi yanıt
verir. Bazı durumlarda, tıbbi müdahale olmadan da
iyileşebilir. İlk enfeksiyon ileride tekrarlanan
enfeksiyonlara yol açıyorsa, bu durum daha büyük
bir sağlık sorununun bir işareti olabilir. Tıbbi yardım
gereklidir.
Bir Karbonkül'ı önlenmesi
Uygun hijyen Karbonkül'e yakalanma riskini azaltır,
yemekten önce ve tuvalet sonrası sonra ellerin
yıkanması, bakterileri cildinizden uzak tutmak için
yeterince duş alınması, sivilceler ve çıbanın
sıkılmaması veya yaralı cildi ovuşturulmaması,
giysiler, çarşaf ve havluların sıcak su ile düzenli
yıkanması, kronik bir hastalık şüphesi veya deride
hasara neden olan bir diğer cilt sorunu varsa bir
doktora gidilmesi gerekmektedir.
DERİ ABSELERİ
Derini alt tabakası dermis veya daha derinde
pürülan sıvı toplanması ile deri apseleri oluşur. Bu
apseler hassas ve ağrılıdır. Kızarık ve içi pü dolu
şişlikler şeklindedir. Yaklaşık %25 inde S.Aureus tek
patojendir. Ancak pü pek çok bakteriyi içerebilir.
Kendiliğinden gelişebilir. Travma, IV ilaç kullanımı,
diyabet oluşumunu kolaylaştırabilir. Çoğu zaman
püstül açılarak iyileşir ancak bazen kana bakteri
yayılması ile, septik artrit ve osteomiyelite gidebilir.
Tedavi
Sıcak kompres fronkülde çoğu zaman kendiliğinden
düzelmesini sağlayabilir. Daha geniş fronküllerde
veya karbonküllerde cerrahi olarak boşaltmak
gerekecektir. Fronküllerde ateş yoksa sistemik
tedaviye genellikle gerek yoktur. Ancak
karbonküllerde ateş olmasa da sistemik tedavi
gerekir. Hem fronkül hem de karbonkülde,
bakteriyemi ve tekrarlayan enfeksiyonlar görülebilir.
Dudak ve burun çevresindeki enfeksiyonlar kavernöz
sinüse gidebilir. Osteomiyelit, endokardit ve beyin
apsesi gibi enfeksiyonlar gelişebilir. Tekrarlayan
enfeksiyonlarda stafilokok taşıyıcılı araştırılmalıdır.
Apse tedavisi cerrahi olarak boşaltılmasıdır.
İşlemden önce kalp kapağı enfeksiyonu riski olan
hastalara antibiyotik verilmelidir. Doktor apse
boşluğuna işlem sonrası bazen bir dren koyabilir.
Alınan materyal incelenebilir, kültür alınabilir. İşlem
sonrası hastanın durumuna göre antibiyotik
verilebilir.
İMPETİGO
İmpetigo, genellikle 2-5 yaş arasında görülen primer
bir piyodermidir S. aureus, impetigoyu yapan
eksotoksin ve koagulaz denen maddeleri üretir, doku
hasarı da varsa impetigo gelişebilir. İki farklı formu
vardır.
Basit impetigo
En sık görülen formudur. Çocuklarda sıktır. Kızarık
bir zeminde zeminde papülloveziküler olarak başlar
püstüle olur ve sarı renkli kabuklanma ile iyileşir.Bül
yoktur. Genellikle yüzde görülür ancak travma
sonrası kol ve bacaklarda da görülebilen bu
lezyonlar bulaşıcıdır. Neden olan bakteriler sıklıkla
Streptococcus pyogenes ve Staphylococcus
aureus’tur.
Büllöz İmpetigo
Yenidoğan ve süt çocukluğu döneminde daha sık
görülür. Kızarık zeminde açık sarı renkli içi sıvı dolu
lezyonlar vardır bunlar püstüle olur ince, kahverengi
bir kabuklanmayla iyileşir. Kaşıntı yoktur. Bakteri
toksini en sık nedendir. Kabuk altından alınan
sıvıdan S. Aureus bakterileri gösterilebilir.
Tedavide kabuklar sabunlu ılık su ile temizlenir ve
antibiyotikli pomadlar sürülür. Pomad tedavisine
yanıt alınmaz ise veya yaygın ise ağızdan antibiyotik
tedavisi verilebilir. Selülit, lenfanjit, lenfadenit
osteomiyelit, septik artrit, ve glomerülonefrit gibi
komplikasyonlar açısından dikkatli olunmalıdır.
SELÜLİT
Deri altı yağ dokusu dermişin alt bölülerinin akut bir
enfeksiyonudur. En sık nedeni S. aureus ve beta-
hemolitik streptokoklardır.Tuttuğu bölgede ağrı
kızarıklık ve hafif şişme vardır. Sınırları belirgin
değildir. Üşüme titreme, ateş ve bölgesel lenf
bezlerinde büyüme vardır. Bazen bakteriler kanda
yayılarak, taşikardi, şuur bulanıklığı ve tansiyonda
düşmeye neden olabilir. Selülit, lenfatik damarlarla
yayılma riski nedeni ile ciddi bir enfeksiyondur.
Ülser, travmatik yara, ayak mantarı gibi deri
bütünlüğünü bozan nedenler hastalığı tetikleyebilir.
Ayrıca toplardamar yetmezliği, fazla kilo, dalağın
çıkarılmış olması, tibia kemiğinde kırık, gebelik ve
daha önce selülit geçirmiş olma risk diğer risk
faktörleridir.
Bazen hastaneye yatırmak gerekebilir. Oral veya IV
antibiyotik tedavisine hemen başlanır.
Tedavi 14 gün sürer. Ağrı ve şişlik için
antienflamatuarların kullanılması gerekebilir.Mantar
hastalığının tedavisi ,diyabet hastalarında
yumuşatıcı kremler, altta ödem varsa ayağın
yükseğe kaldırılması, varis çoraplarının kullanılması
ve diüretik tedavi gibi önlemlerle tekrarlaması
önlenebilir.
LENFANJİT
Lenf damarı enfeksiyonudur. En sık kol ve
bacaklarda görülen bu enfeksiyonun ensık etkeni
grup A streptokoklar dır, S.aureus daha az görülür.
Hastada lenf bezlerinde büyüme ve lenf damarı
boyunca ağrılı, çizgi şeklinde bir kızarıklık görülür.
Tedavide antienflamatuar ve antibiyotiklerin yanı sıra
heparin tedavisi de gerekebilir.
ERİZİPEL
Yılancık ismi verilen erizipel lenf damarı, yüzeyel
dermisin tutulduğu bir selülit tipidir. Çoğunlukla grup
A streptokoklar neden olur. Çok küçük yaşta ve
yaşlılarda görülür. Normal ciltten keskin bir hatla
ayrılan parlak kırmızı, şiş ve portakal kabuğu
görünümünde ağrı ve ateş ile başlar. Erizipel lenfler
ve dermis ile sınırlı kalabilir, ancak bazen
bakteriyemi, deri altı apseleri, derin selülit ve
nekrotizan fasit gibi daha ağır durumlar gelişebilir.
Tedavide antibiyotikler kullanılır.
ERİZİPELOİD
Enfekte balık, deniz kabukluları, kümes hayvanları
veya etle uğraşan kişilerin el ve parmaklarda
görülen pembe renkli bir selülittir. Etken
Eryzipelothrix rhusiopathiae’dir. Deride lokal şişlik ve
kızarıklık ile görülen hafif bölgesel bir form dışında,
ateş ile ortaya çıkan yaygın bir form ve endokardit
ile alakalı nadir görülen sistemik bir form mevcuttur.
EKTİMA
Kalın kabuklu erozyon ve ülserasyonlarla karekterize
enfeksiyonlardır. Genellikle ihmal edilmiş bir
impetigo enfeksiyonunu izler. İmpetigonun derin
formu olarak da bilinir. Genellikle evsizlerde,sıcak ve
nemli bölgelerdeki askerlerde sık görülür. S. aureus
veya S. pyogenes ektimanın olağan patojendir.
Tedavi edilmeyen stafilokok veya streptokok
impetigoları, dermisi delici, daha derine inen sığ
kabuklu ülserlere neden olabilir. Ektima önceden
varolan bir dermatozdan gelişebildiği gibi,
kendiliğinden veya travma bölgesinden de çıkabilir.
Enfeksiyon veziküller ve büller ile başlar üzerinde
yapışık kabuğu olan delinmiş ülserler oluşur.
Kabuğun kaldirilmasi sonucunda altta, keskin
sınırları olan çay tabağı seklinde bir ülser vardır, yara
izi ile iyileşir. Enfeksiyonun en sık görüldüğü yer
bacaklardır.
ERİTRAZMA
Corynebacterium minittissumum’un etken olduğu
keskin sınırlı, kırmızı kahverengi renkli lezyonların
olduğu kronik kutanöz enfeksiyondur. Cildin kıvrım
yerlerinde görülen bu enfeksiyonun etkeni Coryne
bacterium minutissimum’dur. Genellikle
asemptomatik olmakla birlikte hafif kaşıntı eşlik
edebilir. Ayak parmakları ve kasıklar kalça arası
sıklıkla tutulur. Isı ve nemin risk faktörleri olduğu
bilinmektedir. Eritrazma, aşırı kilolu, diyabetik, yaşlı
ve özellikle nemli iklimde yaşayanlarda daha sık
görülür.
Tedavi edilmeyen kişilerde arada alevlenmeler
dışında belirti vermeden uzun yıllar kalabilir. “UV”
lambası ile mercan kırmızısı floresan renk vermesi
tipiktir. Tedavide ilk seçenek eritromisindir.
PYODERMA GANGRENOZUM
Piyoderma gangrenozumun nedeni tam olarak
bilinmiyor, ancak anormal nötrofil kemotaksisinin
patogenezden primer sorumlu olduğu
düşünülmektedir. Nötrofilik dermatozlar birçok
sistemi tutan bir grup hastalık olarak
değerlendirilmektedir; başta piyoderma
gangrenozum, sweet sendromu, subkorneal
püstüler dermatoz, eritema elevatum diutinum ve
Behçet hastalığı bu gruptaki en sık görülen
hastalıklardandır.
Pyoderma gangrenosum seyrek rastlanan bir deri
bozukluğudur. Ana belirtiler arasında vücudun çeşitli
bölgelerinde büyük ülserlere dönüşen küçük
püstüller bulunmaktadır. Genellikle akut olarak
yangılı morumsu bir şişlik, çok hızlı şekilde ülser
haline gelir. Ülser tipik olarak mavi leylak renkte ve
sınırları belirsiz bir şekildedir. Tipik olarak küçük
püstüller, kabarıklıklar veya kanamalı veziküller
olarak ortaya çıkar. Veziküller genişler ve çevresi
kızarık, kabarık kenarlı, şiş koyu renkli ülserlere
dönüşür. Bu lezyonlar, yemek tabağı ölçülerinde ve
hatta daha büyük bile olabilirler. So¬nunda ülserin
büyümesi durur, ardından kendiliğinden iyileşebilir.
Bazı hastalarda birden fazla ülser olabilir ve bu
hastalıktan dolayı ölebilir. Lezyonlar tekrarlayabilir
veya sessiz bir dönem sonrası alevlenebilir. Her
zaman olmasa da altta yatan hematolojik maliniteler
ve monoklonal immünglobulin A (IgA) gammopatisi,
inflamatuar barsak hastalık ya da romatoid artriti
olabilir.
Tedavide prednizolon, dapson, sülfasalazin,
klofazimin , siklosporin A, azotiopirin, tacrolimus,
mycophenolat mofetil, human lg IVIG verilebilir. IL
kortikosteroid, takrolimus yapılabilir.
NEKROTİZAN DERİ ve YUMUŞAK
DOKU ENFEKSİYONLARI
Nekrotizan fasciitis bir tip yumuşak doku
enfeksiyonudur. Yüzeyel enfeksiyonlardan farklıdır.
Bu enfeksiyonlar, cildinizdeki dokuları cilt altı dokusu
ve kasları tahrip edebilir. Nekrotizan fasciitis en sık
olarak “et yiyen bakteri” olarak tanınan grup A
Streptokoklar tarafından oluşturulur. Bu bakteri en
hızlı ilerleyen hastalık formuna neden olur. Diğer
bakterilerin neden olduğu hastalık, bu kadar hızlı ve
tehlikeli değildir. Erken tanı ve uygun tedavi
yapılmazsa ölümcül seyredebilir. Genelde birincil bir
enfeksiyonun ilerlemesi sonrası ortaya çıkan ikincil
enfeksiyon grubundadır. Ufak bir kesiden bile
bulaşabilir. Semptomları başladıysa veya
enfeksiyonu kaptığınızı düşünüyorsanız hemen
doktora başvurmalısınız. Çünkü bu hastalıkta hız
hayati önem taşımaktadır.
Birçok bakteri Nekrotizan fasciitise neden olabilir.
Bakteri bir kesikten, sıyrıktan veya cerrahi bir
yaradan girebilir. Yaranın büyük olması gerekmez,
bazen bir iğne batması bile yeterli olabilir. İmmun
sistemi zayıflamış kişilerde daha sık görülmektedir.
Ancak nadiren de olsa tamamen sağlıklı kişilerde de
görülebilir.
İlk belirtiler ciddi olmayabilir. Grip benzeri
şikâyetleriniz olabilir. Ciltte kızarıklık ve ısı artışı
olabilir. Kaslarda çekilme hissedebilirsiniz. Ağrılı
küçük kırmızı şişlikler gelişebilir. Ancak bunlar küçük
kalmaz, ağrı artar, etkilenen bölge hızla büyür.
Enfeksiyon bölgesinden sızıntı ve renk değişikliği
olabilir. Su toplaması, şişlikler, siyah noktalar veya
diğer cilt lezyonları görülebilir. Erken dönemde, ağrı
göründüğünden çok daha şiddetlidir. Yorgunluk ve
güçsüzlük, ateş, titreme ve terleme, kusma ve
bulantı, baş dönmesi, idrar sıklığında azalma gibi
belirtiler eşlik edebilir.
Doktor tanı için görsel muayene dışında biopsi
alabilir. Kan testleri veya tomografi isteyebilir.
Tomografi ciltteki kalınlaşmayı, kan testi ise, kas
hasarını gösterebilir.
Tedaviye güçlü antibiyotiklerin damar yolundan
verilmesi ile başlanır. Ne yazık ki dokuda ölüm olan
bölgelere damarlardan ilaç ulaşamaz. Bu nedenle,
ölü dokuların hızla, cerrahi olarak çıkarılması
gereklidir. Bazı durumlarda, enfeksiyonun yayılımını
engellemek için organın ampütasyonu bile
gerekebilir.
hastalığın gidişatı tamamen hastalığın şiddeti ile
ilgilidir. Hastalığa yakalananlarda yaklaşık %20 ölüm
görüldüğünü bildirmiştir. Hayatta kalanlarda ufak
yara izleri veya ampütasyonlar olabilir.
Hastalıktan korunmak için belirli bir yol yoktur,
ancak riski azaltmak için basit hijyen kurallarını
uygulamak işe yarar. Ellerinizi sabunla sık olarak
yıkanması ve yaralarınızı hemen tedavi edilmesi
gerekir. Eğer hala yaranız geçmediyse, düzenli
pansuman yapın, ıslanır veya kirlenirse pansumanı
ve bandajı yenileyin. Yara ile bakteri teması
olabilecek sıcak su küvetleri, sauna, kaplıca, yüzme
havuzu gibi benzer yerlerden kaçının. Şüpheli
durumlarda en kısa sürede doktora ulaşın.
Dermatoloji &
Estetik
Dermatoloji